SOKAĞIN ORTASI HİÇKİMSENİN YATAK ODASI DEĞİLDİR
Olmamalıdır da. İnsanların ancak yatak odasında yapabilecekleri hal ve hareketler
yatak odalarında kalmalıdır. Yatak odasında giyilebilecek kıyafetlerle sokağa çıkmak zaten
doğru değildi. Şimdi bir de buna hal ve hareketler eklendi. Bunun sonunun nereye varacağını
hepimiz düşünmeli ve başta yetkilileri olmak üzere herkesi sorumluluk almaya çağırmalıyız.
Vergisini ödeyen, helal kazanmanın peşinde olan, elini, dilini, gözünü ve kalbini
korumaya çalışan sade vatandaş çok zor durumda. Bu vatandaş yolda yürüyor, ama yolda mı
yoksa yüz metrelerce uzunluğundaki yatak odasında mı? Durağa geliyor, bir bakıyor durakta
kanepede sarmaş dolaş bir pozisyon, konuşmalar yüksek sesli, söylemler insan onurunu,
edebini hiçe sayan türden. Başını çevirip minibüse biniyor, içerisi farklı mı? Hayır değil…Genç
kız kendi özelini cep telefonunda bağıra bağıra, güle oynaya anlatıyor. Etrafındakiler hiç
umurunda değil.
Kullandığı kabini kirletip sifonu dahi çekmeyen, kağıt havluları ıslatarak onları top gibi
cama ve duvarlara fırlatıp yapıştıran, yediği içtiği sofrayı batırıp kalkan, saçı sakalı birbirine
girmiş mağara devri kılıklı zihniyet girdiği her yaşam alanını yaşanmaz hale getiriyor. Girdikleri
her yere çöpünü bırakıp, kirlerini geçtikleri her tarafa sıvıyorlar. Onlarla konuşamazsınız,
onları uyaramazsınız. Bakışınızı bahane edip bela çıkaracak tipler bunlar. Peki bunlar kimin
ürünü? Bunlara kim dur diyecek? Yeni yetişen çocuklarımız için bir planımız var mı? Yıllarca
uyguladığımız LGS ve YKS odaklı eğitim yaklaşımımız(!) sizce bu sorunu çözdü mü? Yoksa
bunlar problemin bizzat kendisi mi?
Ben buradan yazarak uyarı vazifemi yapıyorum. Gerisi bu yazıyı okuyanlarındır.
Hepimiz gördüğümüz kötülükleri gücümüz ölçüsünde önlemekle yükümlüyüz. Yetkisi olan
yetkisiyle, etkisi olan etkisiyle, yazı yazabilen yazısıyla, konuşabilen konuşmasıyla, ikna
yeteneği olan iknasıyla herkes bu işe omuz vermelidir. Hiçbirimizin “Bana ne” deme lüksü
yok. Güvenle ve huzur içinde sokaklarımızda yürümek istiyorsak herkes kendine düşen görevi
en iyi şekilde yapmalıdır.
Unutmayalım ki gül bahçesi isteyen emek verir. Otluk, çalılık, yılanlık, çıyanlık bir
bahçe için kılımızı bile kıpırdatmamıza gerek yok. İlgilenmezsiniz, emek vermezsiniz, çok
geçmeden bahçe zaten bu hale gelir.
Güzel ve huzur dolu bir ülkede yaşamak hepimizin tek tek gücü ölçüsünde göstereceği
gayret, vereceği emek sayesinde mümkün olacaktır. Ve ben hepimizin ilk adım atan olmasını
çok arzuluyorum.
Hiçbirimizin ilk adımı atmaktan çekinmeyeceği, huzur ve mutluluk dolu nice güzel
günlere beraberce el ele.